9 Kasım 2010 Salı

Bir akşam vaktiydi, günlerdense yaz...


Veda yazımda;
"Sevmemek, bir anda unutmak, özlememek ne mümkün.
Ne kötü ki böyle olduğunu söyleyemedim bile" yazmışım. Aslında vurgulamaya çalıştığım şey sevdiğim, unutmadığım ve özlediğimdi.
Şimdi elimde ve içimde kalanlara bakıyorum.
Ne çokmuş yaşanmışlıklar.
Gözlerim açıkken bile rüya görüyorum bazen.
Ve ne tuhaf ki o kavgalar, yalnız bırakmalar ve uyumsuzluklardan eser yok bu rüyalarda.
Dilerim canı benden çok yanmıyordur.
Bağlılığı iki kişinin arasındaki can damarı gibi düşünürsen, o kopunca iki tarafta kan kaybediyor ve acıyor.
Yüzüme çarpanları ne ben anlatabilirin, ne de siz anlayabilirsiniz.
Umud ediyorum çabuk iyileşiriz, çünkü çok acıyor...

1 yorum:

  1. Ne kötüdür o acı... Çünkü içindeki parçan gitmiştir, sana ait bi parça yoktur artık onun boşluğu acıtır canını... Zaman en büyük ilaç derler ama o bile yalan. Zaman geçtikçe daha da acır. Filmler, şarkılar, birlikte gezdiğiniz sokaklar, parklar, bahçeler...hep O'nu hatırlatır. Yastığa kafayı koyunca O'nunla uyuduğun geceler gelir aklına ve gözünü açtığında ise karşında O'nu gördüğün... Anılar hiç bitmez! Ama üzeri tozlanır. Tozlanmaya başladıkça da acın hafifler.

    YanıtlaSil