30 Kasım 2010 Salı

Huzur ve Öğrettikleri...



Hayatın, mutlulukları da içinde barındıran bir yol olduğunu düşünmüşümdür hep.
Sadece mutluluklar değil elbet, arada hüzünler, keyifler, aşklar ve daha ne kadar insani duygu varsa hepsinin bu yola serpiştirilmiş olduğunu düşünürüm.
Nasıl sürekli hüzünlü olunmaz ise, sürekli mutlu da olamaz insan, tabi hap falan almıyorsa.
Ama benim hayatımın temeli huzur üzerine kurulu. Kaçmaması gereken ve sürekliliği neredeyse hayati olan bir duygudur huzur.
Günün herhangi bir saati başınızı yaptığınız işten kaldırdığınızda ve derin bir nefes aldığınızda içinizde bir sıkıntı yoksa tamamdır, huzur içinizde bir yerlerde sizi ele geçirmiştir. Hatta belkide en güzel duygu istilasıdır huzur.
Peki neden kaçar bu huzur hazretleri?
Çatışmalar, iç hesaplaşmalar, yapılan hatalar ve yanlışlıklar, gereksiz ısrarlar, yani ne kadar bitmemiş ve devam eden negatif duygu varsa, huzur o kadar uzaklaşıverir.
Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin endişeleri huzurun en büyük düşmanıdır belkide.
Hepimiz bunu yapmıyor muyuz?
hayatımızın geçmişe ait bir listesini çıkarıp karşımıza alıyor ve bakıp bakıp pişman oluyoruz yaptıklarımızdan.
Sonra bir de geleceğin tasalarının listesini çıkarıyor ve aynı kötülüğü bu sefer gelecek adına yapıyoruz kendimize.
E bugün noldu? hiç, piç oldu gitti ve yarın bakacağımız dünün pişmanlıkları arasında yerini aldı.
Bugünü mahvederek habire gelecek için dünün pişmanlıklarını yeşertiyoruz içimizde.
Ne diyor Mevlana; Dün dünle birlikte geçti cancağızım bugün yeni birşeyler söylemek lazım...
Bu nedenle huzur insana bugünü keyifle yaşamayı öğretir.
Dünün dünde kaldığını, geleceğin henüz yaşanmadığını ve hayatı planlamanın bir noktadan sonra aslında ne kadar beyhude bir çaba olduğunu öğretir.
Her sabah şükrederek uyanmak gerektiğini, sevdiğimiz insanlara hiç çekinmeden defalarca " Seni Seviyorum" diyebilmeyi öğretir.

1 yorum: