16 Mayıs 2011 Pazartesi

Aşkı Ararken...

İnsanlık en yalnız zamanlarını yaşıyor sanırım.
Öyle ki şu eski Yunan miti daha bir anlamlı hale gelmeye başladı sanki.
Efsaneye göre Titanlar insanları önce iki kafalı, dört kollu ve dört bacaklı yaratıyorlar.
Daha sonra canları sıkılıyor ve yıldırımları ile onları iki ayrı bedene ayırıyorlar.
Ve her bir bedenden bir kadın ve bir erkek çıkıyor.
Bu bedenler dünyanın dört bir tarafına dağılıyorlar.
Efsane bu ya; o bedenler ömürlerinin sonuna kadar diğer ruh eşlerini arıyorlar...
Bugün bile..
Doğru değil mi? Hepimiz (aşkı bulanlarımız hariç) aramıyor muyuz aşkı?
Herkesin içinde bir özlem yok mu bu duyguya karşı? Varlığı ile hayatlarımızı onurlandıracak, aydınlatacak ve bizi biz yapacak kişi ile karşılaşmak hem de bir an önce karşılaşmak için dualar etmiyor muyuz?
Diğer taraftan bazılarımız da aşk artık ütopya, anlaşabileceğim birisi olsun da gerisi eksik kalsın demeye başladı bile ne yazık ki...
Çünkü artık aşk çok mümkün görünmüyor onlar için.
Terk edilişler, üzüntüler derken sadece bir omuz ve tatlı sohbet bile şafak vaktinden sonra ağıran tan yeri gibi geliyor belkide.
Aşkı bulduğunu sananlar da bir süre sonra yanıldıklarını düşünebiliyorlar.
Yıllar önce karşı çıktığım ama şimdi sonuna kadar katıldığım "duyguların olduğu yerde mantık olmaz" fikri neden oluyor bu fikre sebep.
Aşk duygu işi ve doğal olarak da mantıktan uzak olabiliyor.
Bir süre sonra da beraber olduğunuz kişi ile uyumunuzu bir mantık çerçevesine oturtamayınca sorunlar çıkmaya başlıyor..
Seviyorum ama.... ile başlayan cümleler kurmaya başlıyorsunuz.
Seviyorum ama çok kıskanç, çok ilgisiz, eğitimi yetersiz, şurası şöyle, burası böyle.....
Neden biliyor musunuz?
Çünkü hoşlanma ve aşk duygusu daha önce de bahsettiğim gibi ağırlıklı olarak hormonal kaynaklı ve bu süreçte mantık devre dışı.
Bir süre sonra hormon seviyeniz normale döndüğünde ise karşınızdaki kişi ile aranızdaki uyumsuzlukları ancak görebilir hale geliyorsunuz.
Ve bu sefer ilişkiden beklentileriniz üzerine karşınızdakini kontrol etmeye başlıyorsunuz.
Eğer beklentiniz evlilik ise ve siz aşk sarhoşluğu ile buna karar verdiyseniz işte o zaman bir süre sonra boşanma için avukatın kapısını çalmak kaçınılmaz.
Yok eğer aşk sarhoşluğu geçtiğinde (aşkın ömrü 3 ay derler) siz hala evlenmemişseniz;
1. Ailelerin durumu
2. Eğitim seviyesi
3. Kültürel doku uyumu
4. Hayata bakış açısının ortaklığı
5. Maddi uyum
.
.
.
ile başlayıp uzayan bir liste ile kendinizi karşı karşıya buluyorsunuz.
Sonrası ise beklentilerinize kalmış tabi.
Sonuç; aşkı ararken unutmayın k;
Eğer bulursanız önce bırakın o duygu iliklerinize kadar işlesin.
Aşk her zaman karşınıza çıksaydı bu kadar özlem duymazdınız zaten, değil mi?
Sonra + ve -'lerin muhasebesini yapmak yerine tadını çıkartın, bir süre sonra zaten hesap yapmaya başlayacaksınız.
Ve unutmadan korkuyorsanız bu işe hiç bulaşmayın.

1 yorum:

  1. Bazen korksak bilw yaklaşıyoruz aşka... Uzak duramıyoruz. Korksak bile yaşamak istiyoruz aşkın sıcaklığını doya doya... Korksak bile içimizde "aşk" a dair saklı kalmış bir umudumuz var hala...

    YanıtlaSil