17 Mayıs 2011 Salı

Şükretmek...

En son ne zaman şükrettiniz?
Ya da şükretmeyi unutanlardan mısınız?
Maaşınızın azlığından, istediklerinizin olmamasından, eskimiş ayakkabınızdan, sizde olmayanlara sahip olanları görmekten ve buna benzer pek çok şey yüzünden şükür duygusunun yerini hafiften bir haset duygusunu mu almaya başladı?
Elinizde olanları görmemeyi mi tercih ediyorsunuz yoksa?
O zaman uzun süredir neden huzursuz ve mutsuz olduğunuzun nedenini bulduk galiba.

Ne olursa olsun Allah'a verdiklerinden ve vermediklerinden dolayı şükretmek gerektiğine inanıyorum.
Tabi bilemiyorum sizin yaratan ile aranız nasıl.
Ancak emin olun ki şükrederek ve bağışlayarak çok daha huzurlu olabilirsiniz.
Çarkları tersine çevirelim ve düşünmeye başlayalım,
Nelere sahipsiniz? Bu sahip olduklarınız size asgaride yetiyor mu? Bunlara sahip olmak isteyecek insanların varlığından haberdar mısınız?
Eğer sağlıklı iseniz sadece bunun için bile ne kadar şükür etseniz az, biliyorsunuz değil mi?
Yok eğer sahip olamadıklarınızı düşünüp mutsuz oluyorsanız o zaman bu hikaye tam size göre;

Büyük İskender yıllar süren fetih maceralarından sonra eve dönmeye karar verir.
Makedonya gözünde tütüyordur.
Yola çıkarlar ve her şeyi arkalarında bırakırlar.
Ancak eve dönüş yolunda İskender hastalanır ve eve varamayacağını anlar.
Yardımcılarını çağırır ve şöyle der;
Ben öldüğüm zaman ellerimi tabutun dışında bırakarak gömün beni...
Herkes şok olmuştur çünkü böyle tuhaf bir dileğin sahibi Büyük İskender'dir.
Aman efendim derler, olur mu öyle şey, siz büyük İskendersiniz.
Ellerinizi neden tabutun dışında bırakmamızı istiyorsunuz?
Bunun üzerine İskender binlerce yıl sonrasına bile ibret olacak o sözleri söyler.
Evet, ben Büyük İskenderim.
Ben de dünyaya geldiğimde diğer bütün bebekler gibi ellerim kapalıydı.
Ellerim kapalıydı çünkü avuçlarımda hayata dair bir şeyler vardı.
Ancak şimdi, son yolculuğuma çıkarken, bütün insanlar görsün istiyorum ki, en büyük Fatih, Büyük İskender bile bu dünyadan avuçları boş gidecek...

Günü geldiğinde biz de bu dünyadan ayrılacağız hem de İskender gibi boş ellerle.
O yüzden asla sahip olamayacağınız şeyler için hayatı kendinize zehir etmeyin.
Sahip olabilecekleriniz için ise Tevekkül etmek en iyisi.
Yani siz elinizden geleni yapın gerisini Yaratana bırakın.
Dünyada her gün binlerce insan açlıktan ölürken yediği yemeğin tadını beğenmeyenler, sevdiklerini kaybeden insanlar varken ailesinin ve sevdiklerinin varlığını küçümseyip sırtlarını dönenler, ruhen ve bedenen çok ciddi acılar çeken insanlar varken ayakkabısı vurduğu için söylenen ve lanet okuyanlar...
Biraz ayıp olmuyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder