25 Nisan 2011 Pazartesi

Doğanıza Göre Yaşayın...

Öyle yada böyle aramızda belgesel izlememiş olan birisini bulmak pek mümkün değildir ve herkes bir şekilde bir belgeselin bir kısmını da olsa mutlaka izlemiştir.
Doğada vahşi hayvanlar tek öğünde kilolarca et yerler ama hiç birisinde obezite diye bir şey yoktur.
Yada erkeği ile kavga ettiği için sürüsünden ayrılan bir dişi aslan...
Kısacası binlerce yıldır hayvanlar aleminde işler yolundadır ( tabi doğal çevrelerinin insanlar tarafından yok edilmesi ve buna bağlı olarak da soylarının tükenmesi kısmı hariç).
Cinnet geçirip sürüsüne dalan bir koyun, metroseksüel bir pars veya entel bir hamsi hala yok çok şükür:)
Ancak biz insanlarda durum bir hayli farklı ve sürekli kötüye gidiyor.
Obezite dahil sağlık sorunları, sosyal ve psikolojik çöküntüler, çevresel felaketler vb...
Aslında bireysel olarak başlıyor her şey.
Yani önce bireyler psikolojik ve bedensel olarak hastalanıyor daha sonra da toplumlar.
Her ne kadar insanın doğasında pek çok dengesizlik ve uyumsuzluk olsa da yine de sanırım varoluşumuzun en kritik zamanlarını yaşıyoruz.
Erkeklerin ve kadınların şirazesi kaydı resmen.
Mesela obezite...
İnsanda obezitenin bir numaralı nedeni olan "insülin direnci" gibi bir rahatsızlığın bundan yüz yıl önce olduğu pek düşünülmüyor, neden?
Çünkü o zaman nişastalı ürünler ve işlenmiş karbonhidratlar bu kadar yaygın değildi.
Ne biliyim orta çağda "fast food" kültürü yada "bilmem ne fırın" gibi kurabiye ve hamur tatlıları üreten yerler yok.
İskandinavlar yüzlerce yıl boyunca yumurta ve balık yiyerek kahvaltı yapmış.
Bizlerin kahvaltı alışkanlığı ise peynir, domates, zeytin, yumurta ve çay.
Yani her ikisi de inanılmaz sağlıklı çünkü zaten kahvaltının kendisi sağlıklı.
Ama biz artık "Neandertal" İnsanı değiliz ya bakmıyoruz böyle şeylerin yüzüne ( Bkz: üzerine oturulan organın kalkması...Umarım erekte olabilen başka bir organın üzerine oturmuyorsunuzdur:)
Kahvaltı yok, akşama kadar her şey atıştırmalık ( ilişkiler bile) ve akşam on yüz bin milyon kalorili yemek ve tatlılar midede ve sonra da göbekte:)
Ne diyor doktorlar, fast food ve basit karbonhidrat kaynaklarından uzak durun ve hareket edin.
Daha önce bu kadar stres, hareketsizlik ve karbonhidrat yüklü bir yaşam tarzı olmamış insanın ve şimdi doğası gereği " doğasına ters" düştüğü için bu kusursuz makine bozuluyor.
Sonra psikolojisi de bedeniyle beraber çöp oluyor.
Her yer "Yaşam Koçu" adlı amcalarla ve teyzelerle dolu.
Psikologlar iş adamları kadar para kazanıyor niye çünkü alayımız ruh sağlığımızı yitiriyoruz.
Anneler, babalar ve hatta çocuklar bile cinnetin eşiğinde.
Küresel cinnet, Wes Craven filmi gibi...
Bir de "Fast Food" gibi "Fast Relations veya One Night stand" yani hızlı tüketim ilişkiler var.
Artık kimse sorumluluk almak istemiyor ve herkese bir beden partneri yetiyor ( FB: F*ck Buddy).
Kadınlar ekonomik olarak daha özgür ya, erkeği sallamıyor.
E, erkek de bildiğin erkek zaten:)
Baba olma dürtüsü zorlasa da polygami hissiyatı ağır basıyor.
Baksanıza, ortalık evlendikten kısa bir süre sonra mahkemeye boşanmaya başvuran çiftlerle dolu.
E, noluyor da boşanmalar ayyuka çıktı ki?
"Cevap: bakınız yukarıdaki satırlar...."
Geçenlerde bir dostum bana " ben de çapkın olmak istiyorum" dedi:)
Olm dedim sen aşk adamısın ne işin var çapkınlıkla?
Yok dedi, istiyorum.
Ama biliyorum ki bu durum doğasına ters yani bizim ki çapkın mapkın olamaz.
Nitekim ilk günü birlik ilişkisine aşık oldu:)
Sonuç olarak günümüz insanı olarak;
Daha tembeliz, daha az yaratıcıyız, daha çok yemek yiyoruz, daha çok tüketiyoruz ( ki bu kapitalizmin ve onun altın çocuğu reklamların bize pompaladığı tüketim toplumu olgusunun eseri), daha az hareket ediyoruz, daha hastayız, daha çıt kırıldımız, daha dengesiziz ve daha inançsızız...
Kısacası daha anormal ve hastayız.
Hem bedenen hem de ruhen.
Sosyolog ve politikacıların çok bahsettiği "Feodal" yaşam kesinlikle bunlardan çok uzaktı.
Yalnız insan diye bir kavram sanırım milyonlarca yıllık insanın varoluşunda sadece 21. yüzyıl gerçeği ve tabi diğer anormallikler de.
Yalnız olmadığını iddia edenler Facebook ve Twitter insanları sadece:)
Hepimiz ekranlarımız veya iphonelarımız başında yaşıyoruz.
Al sana "Tweet" ver bana "Poke", nasıl ama?
Peki tedavi ne?
Tedavi kişiye göre değişse de en doğrusu doğamıza uygun yaşamak sanırım.
Tabi diyeceksiniz ki insanın harika bir adaptasyon sistemi var.
Yok canım, o kadar değil işte bak herkes hasta.
Neyzen Teyfik'e sormuşlar;
Ey Neyzen, nedir uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı? ( cevap süper ama Sordukları adama bak:))
El cevap:
"Ayağını sıcak tut, başını serin, kendine bir iş bul düşünme derin..."
Nasıl ama....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder