24 Nisan 2019 Çarşamba

İlişki ve Yanlış İlişki Üzerine

İnsanlar neden bir ilişkisi olsun ister ve ilişkilerinden ne bekler?

Bu soruların kişiden kişiye değişmekle beraber bir veya birden çok cevabı vardır. Ve bu cevaplar son derece kişiseldir. Ancak kendimden de yola çıkarak şöyle bir genelleme yapabilirim ki; insanlar paylaşmak, değerli olduklarını hissetmek, mutlu olmak ve yalnızlıkların gidermek için ilişki isterler. Tabi ilişki isteğinin temelinde çok daha farklı amaçlar da olabilir ama ben bu yazıda romantizim üzerinden gideceğim. Bu açıdan baktığımızda bir ilişki genellikle hoşlanma duygusuyla başlar. Bir güzel bakış, gülüş, tavır, güzel bir söz....
Bunlar her ne kadar ilişkiyi başlatabilecek özellikler olsa da bir ilişkiyi tek başlarına devam ettiremezler. Yani güzel bir gülümseme bir ilişkinin kıvılcımını çakabilir ama tek başına bir ilişkinin devamı için yeterli değildir. Öyle yada böyle bir birinden etkilenen iki insan bir araya gelir ve bir birlerini tanımaya başlarlar. Bu tanıma ve keşif dönemi aslında ilişkinin en keyifli zamanlarıdır. Daha sonra ilişki olgunlaşmaya ve kişiler o ilişki içerisindeki yerlerini almaya başlarlar. Bundan sonra hakim olan duygu güven duygusudur. Güven duygusu bir ilişkiyi tek başına başlatamaz yani sırf güvendiğiniz için biriyle ilişki yaşamazsınız. Ama ilişkinin devam edebilmesi için de olmazsa olmaz duygulardandır.

Şimdi, normal bir ilişkiyi bir tarafa bırakalım ve "Yanlış İlişki" konusunu irdeleyelim.
Yanlış ilişki; ya doğru insanla yanlış zaman/yerde veya direkt yanlış insanla yaşanan ilişkidir.

Peki bunu nasıl anlarsınız, yani yanlış bir ilişki içerisinde olduğunuzu nasıl anlarsınız?
Kişinin mi yoksa zamanın veya yerin mi yanlış olduğuna bakmaksızın eğer ilişkinizde aşağıdaki "hayali senaryoda" vereceğim örnekleri yaşıyorsanız kuvetle muhtemel yanlış bir ilişki içerisindesiniz...

Senaryomuz şöyle...
Her şey rüya gibi başladı. Onunla bir ilişkiyi hayal bile edemezdiniz ama şimdi o sizin sevgiliniz ve ayaklarınız yere basmıyor. Doğru insanın o olduğunu düşünüyorsunuz zira eskiden beri ondan hoşlanıyordunuz.
Ama bir süre sonra bir şeyler değişmeye başladı...

Mesela;

1.Sağlam bir depresyon geçiriyorsunuz diyelim. İnsanlık hali ve kendinizle bile ilgilenecek haliniz yok. Eğer bu durumda bile size kendi ile yeteri kadar ilgilenmediğiniz için çok rahat trip atabiliyorsa ve 2 gün konuşmayabiliyorsa ondan uzak durun...Zira hayat bu, her zaman güçlü olamayabilirsiniz. Sizi bu durumda bile yokluğu ile sınayan insana güvenemezsiniz.

2. Sabahları şiir yazıyorsunuz ona. çiçekler gönderiyorsunuz. Ama gel gör ki o trip atmaktan sizi sevmeye ya da bunu dile getirmeye fırsat bulamıyor. Hatta siz ondan sevgi dileniyorsunuz ama o tam bir dana. Seni seviyorum bile diyemiyor. Uzak durun...

3. Hediyelerinizi çok seçerek alıyorsunuz. Acayip tatlı sürprizler yapıyorsunuz yani. Ama o doğumgününde pastasını beğenmiyor. Bunu diyen kişi eğer size doğumgününüzde ne hediye aldığını hatta ne sürpriz yaptığını hatırlamıyorsa uzak durun. Zira kendisine gösterilmesini istediği ilgiden başka bir şey düşünmeyen ve sizin de ilgiye ihtiyacınız olabileceğini umursamayan bir bencildir o...

4. Yeni bir iş kurdu mesela. Siz de var gücünüzle maddi ve manevi yanında olmaya çalışıyorsunuz hatta tüm özel hayatınızı ona göre ayarladınız. Çok yoğun çalışıyor ve sizde iyi bir sevgili olarak her daim yanındasınız. Ama gün geliyor bu yaptıklarınızın hiç birini saymıyorsa uzak durun ondan.

5. Çok dik başlı ve bir türlü aynı dili konuşamıyorsunuz. Hemen sinirleniyor ve iki lafından biri germe beni oluyorsa ve hatta çok kolay rest çekip gidebiliyorsa geri gelmesine izin vermeyin. Uzak durun ondan.

6. İlişkinizin geleceğine güvenip yeni bir düzen kuruyorsunuz diyelim.
 Ama o sizi resmen yalnız bırakıyor. İşleri yoğun olabilir ve evet fiziken çok çalışıyor olabilir ancak dünyada tek çok çalışan o değil, değil mi? Mesela siz de her sabah 6'da kalkıyorsunuz. Ama hep söylenen o. Eğer o, ne sizinle ne evle ne de varsa evdeki diğer canlılarla ilgilenmiyorsa, sadece kendi çamaşırlarını ütüleyip mesela sizin gömleğinizi veya bir t-shirtünüzü haftalarca kırışık orada öylece bırakıyorsa ve siz bunları söylenince de yine uzun uzun trip atıyorsa uzak durun.

7. Kocaman bir sürprizle ona evlenme teklif ediyorsunuz mesela. Yok yani etrafta bir benzeri. Mesela boğazın ortasında kız kulesine karşı yattasınız ve fonda sizin şarkınız çalarken bir anda yüzük çıkıyor... Ama gün gelip tartışırken "bana kendimi hiç özel hissettirmedin" diyorsa uzak durun ondan.

8. Her şeyi sizden bekliyor ve istediği gibi olmadığında da bunu bir kenara yazıyorsa, eski kırgınlıkları aylar sonra bile iyileşmiyor ve hep eskiden olanlara takılıp onları ha bire önünüze getiriyorsa ve geçmişte yaşamaya kararlıysa bırakın geçmişinizde kalsın o.

9. Mesela ciddi bir tartışma yaşadınız diyelim. Ertesi gün siz evi toplarken onun da kurutmadaki kıyafetlerini katlayıp koltuğa koyduğunuz için o da ayrıldınız ve eşyalarını ayırıyorsunuz sandı.Sonrasında siz durumun öyle olmadığını anlattınız. Yanlış anladığını yani. Ne beklersiniz? Evet yanlış anlamış aslında bir sorun yokmuş diye düşünürsünüz, değil mi? Yok eğer buna rağmen o hala ayrı eve çıkma planı yapıyor ve sizi günlerce aramıyorsa mesela siz gidip barışmak gibi bir saflık yapmayın. Onsuzluktan korkmayın mesela, çünkü o zamana kadar zaten onsuzluğa alışmışsınızdır, emin olun...

10. Her şeyden önemlisi size aylarca sizi sevdiğini söylememiş, sürpriz yapmamış, sizin iteklemenizle ve hatırlatmanızla özel günlerde izin almışsa, yaptığınız 99 şeye teşekkür ve minnet yerine yapmadığın o 1 şey için seni eleştiriyorsa ve bir türlü mutlu olamıyorsa direkt ayrılın ondan. Hatta yüzüne bile söylemeyin. Mesajla ayrılın. Zira zaten aylardır o sizi dinlememiş, anlamamış demektir. Konuşunca gene anlamayacak ve yine trip atacak ya da yine evden gidecektir. Ha eğer mesajla ayrıldığınız için sizi kötü hatırlayacaksa emin olun siz onu bir süre sonra hiç hatırlamayacaksınız bile...

Diyeceksiniz ki böylesi bir senaryoda diğer tarafın hiç mi hatası yok?
Elbette vardır sevgili okur. Hatası olmayan birini tanımıyorum ben.
Ama ilişkilerde insanlar çözümün değil sorunun üzerine gidiyor, çabuk rest çekebiliyor, ilgiyi sadece kendisi için istiyor, affetmiyor (aldatma, şiddet vs gibi şeylerden bahsetmiyorum), şefkat göstermiyor, ben merkezli yapısından vazgeçmiyor, çok çabuk trip atabiliyor ve mesafe koyabiliyor, sizi sevgi dilenir hale getiriyor ve bu kadar şeye rağmen size en son ne zaman seni seviyorum dediğini hatırlamıyorsa, siz değil belki ama o ayrılığı sonuna kadar hak ediyordur...

Ne demiş Mevlana "Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez"...
Unutmayın sizi mutlu etmeyen birini mutlu etmek gibi bir göreviniz yok. Sizi umursamayan birini umursamak gibi bir göreviniz de yok. Ananız sizi gönül almayı bilmeyen birinin abuk sabuk triplerini çekin diye diye doğurmadı...

Emin olun yanlış bir ilişki yaşadığınızı fark ettiğinizde bu ilişkiye devam etmektense kendi ruh sağlığınız için böyle bir ilişkiyi sonlandırmak ve yalnız kalmak daha iyidir.

Dip not:
Bu yazdıklarımın gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi yoktur.
Kişiler ve olaylar tamamen HAYAL ürünüdür...





17 Nisan 2019 Çarşamba

Sizi Nasıl Bilirler?

İnsanlara sorsanız, sizin hakkınızda neler söylerler düşündünüz mü hiç?
Yani dışarıdan, başkalarının gözü ile nasıl biri olarak görünüyorsunuz merak etiniz mi?
Peki desem ki aslında binlerce siz varsınız...
Nasıl mı?
Çok basit...
Sizi tanıyan herkesin aklında farklı bir siz yani sizin farklı versiyonlarınız var.
Yolda karşılaştığınız, bir kafede göz göze geldiğiniz, beraber çalıştığınız, size bir anlık soru soran, çocukluğunuzdan beri sizi tanıyan herkes aklında sizinle ilgili bir imaj yaratıyor. Üst komşunuz, anneniz, eski sevgiliniz, öğretmeniniz, müdürünüz, sinemada yanınıza oturan yaşlı teyze, karşıdan karşıya geçirdiğiniz emekli öğretmen amca...
Ve işin en tuhaf tarafı da; siz ve sizin bu versiyonlarınızın hepsi bir birinden farklıdır.
Annenize göre dünyanın en iyi evladı, üst komşunuza göre somurtkan biri, iş arkadaşınıza göre gıcık, öğretmeninize göre fazla şakacı, spor salonundaki bro'ya göre çok inatçı, trafikte tartıştığınız kişiye göre tam bir göt, yolda göz kırptığınız genç kıza göre tatlı bir adam ve eski sevgilinize göre...neyse, hangisini anlatayım...
Sonuç olarak sizinle geçirilen zamana, sizin o anki duygularınıza ve ortama göre aslında size temas eden herkesin aklında farklı ve çok sayıda sizler oluşur.
Bazen de siz ve sizin o imajlarınız örtüşmez ve siz aslında öyle değil de böyle biri olduğunuzu anlatmaya veya açıklamaya çalışırsınız.
Ben de kendi adıma; eskiden insanlara nasıl bir ben olduğum konusunda uzun uzun açıklamalar yapardım. Sonra baktım ki onlar duymak istedikleri gibi anlıyorlar, vazgeçtim.
Şimdi her ne yapıyorsam sadece istediğim için yapıyorum. İsteyen istediği gibi düşünebilir ve anlayabilir.
Hayatım ve yaptıklarım ben, keyfim ve kahyası hariç hiç kimseyi ilgilendirmez.

Ve iyi ki varsın sevgili ruh taşı diyerek size soruyorum;
Sizi nasıl bilirler?


10 Nisan 2019 Çarşamba

Son 3 Ay...

Bu kadar koşuşturmacanın arasında birisi size "Sadece 3 ay ömrünüz kaldı" dese....
Ne yapardınız?
Öyle yada böyle hayat devam ediyor, bazen içinde bulunduğumuz gün bitsin diye dua bile ediyoruz. Yeni bir gün yeni bir başlangıç bizim için.
Çoğu zaman da hayaller kuruyor ama tembel ruhumuzun poposunu bir türlü kaldıramadığımız için hayallerimizi arkası yarın dizileri gibi kurmaya devam ediyoruz.
Erteliyoruz mesela... Yarın..Pazartesi...Yılbaşından sonra vs vs..
O günler geldiğinde de yeni bahaneler üretmeye başlıyoruz. Kendimiz hariç her şeye ayıracak vaktimiz var nede olsa...
Peki...
Birgün birisi size geldi ve "Sadece 3 Ay Ömrün kaldı" dedi...
Ama gerçekten 3 ay ömrünüzün kaldığını düşünün...
Ne yapardınız?
Sanırım ilk bir kaç dakika veya saat şoktan kurtulamazdınız.
Sonra "hemen bir şeyler yapmalıyım" moduna girmeniz kuvvetle muhtemel.
3 Ay ömrü kalan birinin yapmak isteyecekleri çok uçta şeyler de olabilir ama şuan rutinde yaptıklarınızın büyük çoğunluğunu yapmayacağınız kesin...
Sabah 6 da kalkıp işe gitmek, zoraki konuştuğunuz bazı insanlara katlanmak, sevmediğiniz şeylerle uğraşmak zorunda kalmak gibi...

Buradan bence iki sağlam soru çıkar.
1. Bizi mutlu ve huzurlu kılacak şeyleri düşünmemiz ve onları bir liste haline getirmemiz için illa ki kısa bir süre sonra öleceğimizi mi öğrenmemiz lazım? Kaldı ki kısa bir süre sonra ölmeyeceğinizi ne biliyorsunuz?
2. Yok eğer siz böyle bir haber almadan da bir nevi "Bucket List" yani ölmeden önce yapılacak listesi hazırladıysanız neden hala o listede yapılmış bir şey yok?

Ölümün sizi ne zaman nerede bulacağının garantisi yok.
Buna rağmen neden hep 80'li yaşlarda öleceğinizi düşünüyorsunuz?
Yada hayallerinizi neden yıllar sonrasına atıp geciktiriyorsunuz?
Bak sinir oldum şimdi size, gidip bi kave alayım...
Sonra ben de düşüneyim;
Her günü "ölüm yakın" diye düşünerek yaşamak istesem, neler yapar veya neleri yapmazdım...